#demotext { color: #FFFFFF; background: #912C22; text-shadow: 0 0 10px #FFFFFF; color: #FFFFFF; background: #912C22; }
sadıklı köyü
}
   
 
  Fazıl Hoca'yı Tanıyalım
KÖYÜMÜZDEN BİRİ, GURURUMUZ,

BÜYÜK ALİM, MERHUM  FAZIL HOCA (FAZIL EKİCİ)' NİN BİYOGRAFİSİ 1893-1975

Fazıl Hoca bu resmi 1951 yılında çektirmiştir

1914 yılında 1.dünya savaşına katılmak için askere gitti, İngilizlere esir düştü Hindistan'da yıllarca esir kaldı, 1922 yılında döndüğünde kendisini 8 yıldır bekleyen nişanlısıyla evlendi, bir ay sonra seferberlik ilan edildi yeniden savaşa katıldı 10.03.1923 de nihayet evine dönebildi. 
Bu Gerçek yaşam öyküsünü hayret ve takdirle sıkılmadan okuyacaksınız.(Yaşadıklarını şiirlere dökmesi de Fazıl Hocanın ayrı bir yönünü  ortaya koyuyor. Şiirler çok güzel, derler ya "Destan" yazmış.)

Fazıl Hoca orta boylu karayağız etine dolgun, toprak yüzlü, aksakallı,nurani, güleryüzlü, doğru sözlü, ağır huylu, hoşgörülü halim selim ve alim bir zat idi. Büyük vaaz hocası idi çok etkili vaaz ederdi. bilhassa bayram ve yağmur dualarında hiç ağlamadık kimse kalmazdı. 

Fazıl hoca takva sahibiydi Aksaray'ın Yenice köyünden Büyük alim ve murşit Mehmet efendi arkadaşı idi.Konyada beraber okumuşlardı. Daha küçük yaşında parlak bir zekaya sahip olduğu anlaşılmış, bunun farkına varan babası Hüseyin hoca onu okutmaya başlamıştır.

Devrin hocalarından ders alan Fazıl hoca emsalleri arasında başarıyla ilerleyerek kendini göstermiştir.Daha Yüksek tahsil yapmak için o tarihlerin bilginler alimler ve medreseler şehri evliyalar beldesi Konya'ya gitmek zorunda kaldı.
10 nisan 1910 tarihinde 16 yaşında sırtında yorgan konya'nın yolunu tuttu. Yaya olarak 3 günde konya'ya vararak Darül Hilafe medresetül tasavvuf (Cumhuriyet döneminde Selçuklu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) fakültesinin sınavlarını kazanıp üniversitede yatılı olarak okuyarak 28.07.1914 yılında okulundan mezun olmuştur.

 Bundan sonrasını kendi kaleminden burada aktaralım.
 "Günlerden birgün 28.07.1914 de biz okulu bitirdik İcazetnameleri ( Diploma) alıp memlekete gitmeyi düşünüyorduk Bir Cuma günü davullar çalmaya başladı Osmanlı Padişahı Sultan Mehmet Reşat tarafından Birinci cihan harbi ilan olundu. eli davullu Tellaliyeler Konya sokaklarında şöyle diyorlardı; "Ey ahali, duyduk duymadık demeyin, Sultanımızın emri ile harbe hazırlanın, Hoca asasıyla, Çiftçi Mesesiyle cihadi ekbere giiyoruz, kazanız mübarek olsun" Bir anda Konya sokaklarında bir panik başladı.binlerce talbe huzursuzluk ve telaş içinde idi. Herkes icazetten (Diploma) micazetten vazgeçerek kendi derdine düştü. güç bela icazetname (diplomayı) alarak ertesi gün herkes gibi bende yorganımı sırtıma sararak Konya'dan yaya olarak yola çıktım.

Uğradığım köylerden ekmek alarak yaya olarak üç günde köyüme geldim. Ekin işleme zamanıydı babamla beraber bir hafta on gün kadar kavramıya (elle yolmayla) arpa işledim. bu arada savaşa sevkiyatlar kafileler halinde devam ediyordu nihayet bizleride topladılar.10 ağustos 1914 de Şereflikoçhisar'dan ayağımızda çarıkla yola çıktık.

Bazen koşarak bazen oturarak yürüye yürüye Konya'ya doğru yol alıyorduk. Hava sıcak yolların tozu nefesimizi kesiyor, su yok, çamur tükürüyorduk.bir çok zorluklarla Konya'ya vardık. Bir gün sonra bizleri depo eri olarak depo alayına dahil ettiler. Ertesi gün depo alayını trene bindirerek mal vagonunda hareket ettik. Konya, karaman, Ulukışla,Adana, tarsus, cihanbeyli, osmaniye,Orhaniye, İslahiye, Halep ve Trablus'ta trenden indik. bir aylık bir eğitimden sonra kayıklara binerek Deyroz,Hadite ve Kerbela'yı dolaşarak Bağdat, Ahvaz, Basra ve Abadan'dan Kayıklarla 25 günde Kütülemmare'de karaya çıktık.

Kütülemmare'de bulunan 51.fırka karagahına dahil olduktan üç gün sonra Fethiye Irak cephesinde harbe iştirak ettik.Küveyt, İsfahan, Şiraz, Sefider ve Arabistan çöllerini dolaşarak geçip, Filistin cephesinde, Arabistan ve Sina çöllerinde yıllarca bitmek tükenmeyen savaşa girdik. aç susuz çölde yiyecek ot dahi yok. yorgun uykusuz memleketten haber yok. Ben buraya geleli yedi sene oldu mektup alamadım.her taraf anababa günü. Gece savaş gündüz savaş, saç sakal birbirine karıştı yamyama döndük. Üstümüz başımız yırtık, sökük. toptan tüfekten fazla askerleri bit öldürür, açlık öldürür, sıcak öldürür, vel hasıl bitli tavuğa döndük.

Bulunduğum kıtalar şunlardı: 6.ordu komutanı Halil Paşa, 18.kolordu komutanı Kara Kazım Paşa, 51.fırka komutanı Hasan Cemil paşa alay komutanı Sami paşa. bundan önce 5.ordu komutasında üç sene çarpıştık. ordu komutanı Enver paşa, Sait paşa, Tahsin paşa, Mehmet paşa ve daha nice miralay ve zabitler mahiyetinde bulundum.

İngilizlerle şiddetli bir savaş sonucu Ali İhsan paşa komutasındaki 6.ordu, 51.nci tugay ve 7.alay olmak üzere savaş meydanında esir düştük. İngiliz Generali Tavşat'a 18 bin askerle beraber teslim olmak zorunda kaldık. İngilizlerin Basra'da bulunan Üsera karargahına götürüldüler.3 gün sonra 5 Ekim 1919 Tarihinde bir gemiye bindirilerek Hindistana'a hareket ettik. Vapurla Hindistan'a giderken uğradığımız şehirler ise; Şahpur, Kagan, Linge, Şahbahar, Karaşi ve Hindistan'ın Bombay şehrinde vapurdan indirilip Trenle Haydarabat şehrine götürldük.  
Üç yıl Hindistan'ın Haydarabat, Salapar, Verangel, Beleri, semerpol şehirlerinde esir kaldık. bu zaman zarfında gönüllü olarak yol yapımında ve çeşitli işlerde çalışarak üç beş kuruş da harçlık aldık. Arapça bildiğim için Türklerle Hindular arasında tercumanlık da yaptım bu şekilde iki yılı doldurduk.Vatandan hiçbir haber yok kim ne yaptı, hangi devletin elinde bir haber yok.kader ne gösterecek bakalım.

Nihayet devletler arası bir anlaşma ile 10 mart 1922 de 18 bin esirle birlikte Hindistan'ın Bombay şehrinden vapurla Hareket ettik. Sırayla; Bahriümman, Bahriatlas, Babülmendep boğazından dolaşarak Bahri ahmer denizine geldik. Yemen, Aden, Arabistan Cidde, Mısır Küseyir'den Süveyş kanalına girdik. Adalardan ve Çanakkale boğazından geçerek Marmara ve İstanbul'a Haydarpaşa'dan vardık.

Vapurda adeta bayram sevinciyle İstanbul'da Haydarpaşa'ya girerek vapurdan indik. Kordon altında bizleri Haydarpaşa kışlasına kapattılar. İngilizler tarafından İstanbul işgal edilmiş, Sarayda padişah Vahdettin esir edilmiş. İstanbul'un muhtelif meydanlarında ingiliz ve fransız askerleri eğitim yapıyorlardı. Bizleri sivillerle konuşturmuyorlardı, bizler hala ingilizlerin emri altında idik.
İstanbul halkı tel örgü dışında toplanmışlar işgalci ingilizler İstanbul'u terk etsin, padişah serbest bırakılsın diye bağırışıyorlardı. İstanbul Anadoludan ayrılmış vatan parça parça olmuş Atatürk anadolu dn bir türk devleti kurmuş. İstanbul'da bir ay kaldıkta sonra bizlere bila(süresiz) müddet adı altında geçici bir tezkere verdiler. Yunan ege den girerek İzmir'i Eskişehir'i Afyon'u istila etmiş. Bizlere buradan yol vermeyince evlerimize deniz yolu ile gitmek zorunda kaldık. Bir ay sonra ikinci bir vapura binerek İstanbul'dan hareket ettik. Haydarpaşa, Zonguldak, Kuruçeşme ve İnebolu'da vapurdan indik. İnebolu'da bir hafta kaldık.Bir hafta sonra geçici tezkereleri bize vererek serbest bıraktılar.Herkez memleketine gitmek için dağıldı.

Bizde bir grup arkadaşla İnebol'dan yaya olarak yollara düştük.Kastamonu Küre dağlarını aşarak, Tosya, Ilgaz dağlarını geçerek, Çankırı, Şabanözü, Kalecik, Kırıkklae, Keskin, Kaman, Savcılı, Kızılırmaktan sulara düşerek, Çiflik , Deverek, Kıyevi ve Parlasan'ı geçerek sekiz sene sonra köyüm Sadıklı'ya geldim.05 Mayıs 1922. 

Fazıl Hoca I.Cihan harbinde gezdiği yerleri yazmış olduğu şiirlerinde şöyle dile getiriyor;
Konya, Adana dağlarından uçtuğum,
Halep Antep ovasından geçtiğim,
Fırat Dicle sularından içtiğim,
Göstereyim size bir büyük misal.
 
Bağdat, Basra çöllerini gezdiğim,
Sitem taşlarıyla bağrım ezdiğim,
Diyarbakır Musul ırmağında yüzdüğüm,
Hakikattir sözlerim zannetme masal.
 
Felek çok çektirdi bize kahrını,
Gözyaşıyla zikreyledi bahrini,
Dolaştım Kerbelayı, Küfe şehrini,
Söyledim bunun için bir hoşça meyal.
 
Derdi mihnet ile düştüm bu aşka,
Sılada hasretimi çeken var başka,
Senede bir mektubum gelseydi keşke,
Mevla’m hükümete vermesin zeval.
 
Kimsesiz değil annem babam sağ idi,
Eşim dostum, emmim dayım bey idi,
Konu komşu böyle mağruru köy idi,
Sağ gözü sol göze muhtaç etme layezel.
 
Basra körfezinden ummana daldım,
Bombay şehrinde karayı buldum,
Üç sene Hindistan’da misafir kaldım.
Eridi vücudum kalmadı bir mecal.
 
Bahri Umman denizinde uçtuğum,
Bahri atlas deryasına düştüğüm,
Babülmendep boğazından geçtiğim,
Kadir mevlam verme kimseye zeval.
 
Bahri Ahmer denizinden göçelim,
Aden, Mısır yakasından geçelim,
Süveyş kanalından bir su içelim,
Geçti o günler bir acayip hal.
 
Port Sait’den Akdeniz’e daldık,
Çıktık adalardan Akçenize geldik,
Çanakkale boğazından bir haber aldık,
Varıyoruz İstanbul bizi misafir al.
 
Vapur geldi iskeleye oturdu,
Gözümüz İstanbul şehrini gördü,
Bu imiş bizlere, iç anayurdu,
Ağlıyor gözlerim içinde melal.
 
Sultan Vahdettin adaveti kaldırmış,
Ecnebileri İstanbul’a doldurmuş,
Yunanistan Anadolu’ya saldırmış,
Düşün bunları bir ibret al.
 
İngiliz, Fransız kol kol geziyor,
Baktıkça bunları bağrım eziyor,
Destan değil Fazıl tarih yazıyor,
Yaz bunu deftere bir hatıra al.
 
Vapurdan çıkınca sola dönelim,
Sultanahmet camisine varalım,
Ne imiş bu hal bir kez soralım,
Yol yoktur burada bir ay misafir kal.
 
Sanki bir sulh olmuş, işler görülmüş,
Onunla gayriye terhis verilmiş,
Anadolu, İstanbul’dan ayrılmış,
Söylenir ortada birçok olaylar.
 
Nihayet hesabımız görüldü,
Bila müddet bir teskere verildi,
Karadeniz’den bize yol göründü,
Sinop’a dört günlük erzakını al.
 
Yunan bize yol vermedi karadan,
Daima yolumuz deniz deryadan,
Dolandık Karadeniz’i çıktık Küre’den,
Dinle sözlerimi bundan ibret al.
 
İnebolu’dan yaya düşersin,
Kastamonu Ilgaz dağlarını aşarsın,
Çankırı Kalecik yollarına düşersin,
Yağ Şaar köprüsü sende burada kal.
 
Keskin Maden dağlarını aşarak,
Kaman, savcılı’dan dolaşarak,
Geçtik Kızıl ırmağı suya düşerek,
Artık memlekete bir müjdeci sal.
 
Elhamdülillah sılaya geldik,
Anneyi babayı sağ salim bulduk,
Bir ay sılada misafir kaldık,
Yunan’ın harbine bir vaziyet al.
 
FAZIL bu yerleri gezdi dolaştı,
Topladı rızkını suyunu içti,
Az değil, aradan yedi yıl geçti,
Bunuda ayrıca bir tarih al.

Ben 1914 yılında asker olmazdan önce konya medresesinde okurken, osmanlı kanununda askere gitmemenin bazı yolları vardı, şartlar şöyle idi, evlenecek eşlerin annesi veya babası veya herikisi de hayatta olmamak, iki köy arasındaki mesafe yaya olarak üç saatten az olmamak veya eşlerden herhangi birinde uzuv noksanlığı gibi hallerde askere adam alınmaz idi.

Babam Hüseyin hocada bu kanundan yararlanmak için bizim köye üç saat mesafede bulunan yeni Torunobası köyünde, köyün ileri gelenlerinden Azizi ağanın kızı ile beni nişanladı.

Evlenmeden önce 1914 yılında cihan harbine çağrıldığımdan nişanlımla evlenemedim sekiz sene beni bekleyen nişanlımla 1922 yılında evlenebildim. evlendikten bir ay sonra da bu sefer de Kuvayımilliye seferberlik ilan etti. bunada katılmak mecburiyetinde kaldım. Harbe çağrıldım sevkiyata katılarak Ş.Koçhisar'dan hareket ettik. 1 Temmuz 1922 de harbe iştirak ederek Polatlı'da savaşa katıldık. Polatlı'dan sonra 27 Ağustos 1922 de Afyon'u kurtararak Eskişehir'den sonra Yunanı İzmir'den denize döktük. 9 Eylül 1922 de İzmir konağına alsancağı çektik.

Yunanın peşini bırakmıyarak Pazarağaç köyü, İnli köyü, Atlasın köyü, Şuhut köyü derken Kömürtepeye topları kurarak yönünü Tınaztepeye çevirdik. Bize "Onlu" derler. Biz buyuz Arabistan çöllerinde İngiliz ve Fransızlara karşı koymuş, canını bu yolda adamış, otuz yaşlarına gelmiş harbin ne olduğunu bilen cihangleriz. Hiç Yunan bizim karşımızda durabilirmi.Tınaztepeyi bir günde hallaç pamuğuna çevirdik. derken Bal mahmut, Çamlıbel Hatıplar Uşak kuleden geçerek Manisa ovasına indik. Salihli İzmir’den geçerek Hacılar köyü, menemen, Sarıkanlı, Hınık Bergama, Burhaniye Edremit körfezinde Yunanı denize döktük.

Vatanı düşmandan temizledikten sonra Çanakkale'de bir hafta kalarak buradan hareket ettik. Bandırma ve Balıkesir’den İzmir'e geldik İzmir'de 20 gün dinlendik İzmir bahçelerinden kızıl üzümlerden bolca yedik.İzmir’de 20 gün dinlendikten sonra trenle hareket ettik. Her uğradığımız şehirde halk bayram yapıyor, askerlere çiçek atıyorlardı. Eskişehir,Afyon, Emirdağından dolaşarak Konya’ya geldik.

Konya’da üç gün kaldıktan sonra bizlere bila mühlet (süresiz) bir tezkere vererek terhis ettiler. Askerliğe Konya'da başladık Yine Konya’da bitirdik. Yaşasın Cumhuriyet. Konya'dan yaya olarak Karapınar, Kadınhanı, Aksaray'dan dolaşarak Ş.Koçhisar'dan köyüm Sadıklı'ya üç günde geldim. 10 Mart 1923

Elhamdülillah, Allah o günleri bir daha islam alemine göstermesin, Amin.FAZIL EKİCİ 

Fazıl Hoca bu destanı Türk ordusuna yazmış;
Türk ordusunun bastığı yerler,
Yürüse bir kere dağlar iniler,
Elinde hazırdır kanlı süngüler,
Süngümün ucunda kızıl kanı var.
 
Çekerse sancağı Türk başkanları,
Yanında hazırdır Türk aslanları,
Dönmezler geri çıksa canları,
Ayrılmaz bedenden metin canı var.
 
Kükreyip yürürse Türk orduları,
Saldırır düşman ejder havari,
Uğrar ateşe dönmez geri,
Başında dindar kumandanı var.
 
Herkes bilir oldu Türkün harbini,
Yediler birkaç kere acı darbını,
Daha unutmadılar Cihan harbini,
Söylenir avrupada namı şanı var.
 
Vatan hâkimleri Mareşal Fevziler,
Kurmuş her cepheye demirden siper,
Kimse bilmez bu sefer ne yaptı hüner,
Bilinmez siyaseti ilmihali var.
 
Atatürk doğrulmuş Ankara’dan bakar,
Nefesi Londra’yı, Parisi yakar,
Öldü zannetmeyin, belki geri kalkar,
Yurdunu bekleyen nice aslanı var.
 
O aslan bizlere bıraktı hünerler,
Yetişti yeniden aslanlar erler,
Karşısına çıkanı birden ezerler,
Sarsılmaz göğsünde metin imanı var.
 
Şan vermiş Fazıl’ım Türk’ün orduları,
Herkesin kalbindedir korkuları,
Elbet alacaktır gittiği yerleri,
Bu yolda bir büyük ahdi pey mani var.
 
 
Yunan harbine yazdığı Şiir;
 
Olaylar teftişler harbe hazırlık,
Kalmadı bizlerde iyi gün dirlik,
Bu sefer meydanda belli olacak erlik,
Duralım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Hareket eyledik günün birinde,
Mükemmel teçhizatımız yerinde,
Çay istikametinde şose yolunda,
Gidelim arkadaşlar Allah aşkına.
 
İnli’den kalkarak Atlasın köyü,
Şuhud’un solundan bir deve boyu,
Gece harekâtı bizim için iyi,
Sürelim arkadaşlar Allah aşkına.
 
Ümmüm ordu Kömür tepe’de bilendik,
Dolandık tepeyi mevkiiye indik,
Topların yönünü Tınaztepe’ye kurduk,
Kuralım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Sabahleyin ateş emrini aldık,
Tınaztepe’yi kara dumana boyadık,
Karşımızda büyük düşman var sandık,
Vuralım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Atıldı toplar, tel örgüler söküldü,
Yunanlılar Balmahmut’a döküldü,
Tınaztepe’ye alsancaklar çekildi,
Çekelim arkadaşlar Allah aşkına.
 
Piyadeler birbirine tokuştu,
Makinalar keklik gibi ötüştü,
Yunan’ın içine velvele düştü,
Kovalım arkadaşlar Allah aşkına.
 
İki saat sonra ateş kesildi,
İleriden geriye bir haber geldi,
Ellinci tugay istihkâm aldı,
Alalım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Gelin arkadaşlar verelim elele,
Mevla’nın nusratı bizimle bile,
Yükledik topları karşıki bele,
Gidelim arkadaşlar Allah aşkına.
 
Yaşasın Türkiye’nin erkânı harbi,
Ne güzel keşfetmiş şark ile garbı,
Vuralım arkadaşlar bu millet harbi,
Vuralım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Esirlerde tabur tabur geliyor,
Milli ordusuna selam veriyor,
Türkler şimdi intikamını alıyor,
Alalım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Çamlıbel’le Hatıplar’ın arası,
Tezikti dağlara yunan sürüsü,
Uşak’ta kırıldı asıl ordusu,
Kıralım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Şaşırmış yolunu koca köpekler,
Boynu haritalı erkânı harpler,
Döküldü kaldı toplar tüfekler,
Alalım arkadaşlar Allah aşkına.
 
 
Bir sual sorduk generalin birinden,
Utanırda yere bakar arından,
Cevap vermez ne düşünür derinden,
Soralım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Ürküttük düşmanı düştük taşına,
Hiç döner bakarmı geri arkasına,
Geçelim Kula’dan Manisa ovasına,
İnelim arkadaşlar Allah aşkına.
 
Dolandık geçtik Salihli’nin düzünden,
Kapandı yolumuz yolun tozundan,
Kasabaya varınca kızıl üzümden,
Yiyelim arkadaşlar Allah aşkına.
 
Ordumuz İzmir’e ayağın bastı,
Camilere bayrak, sancaklar astı,
Rum ermeni demeyip kesti,
Keselim arkadaşlar Allah aşkına.
 
Oturalım kahvelere, hanlara,
Mevla’m eriştirdi bizi bu günlere,
Çalalım kılıcı yerli Rumlara,
Çalalalım arkadaşlar Allah aşkına.
 
Dinleyin sözümü hazır olun cemaat,
Attık düşmanı kaldık selamet,
Şehitler ruhuna verin salâvat,
Verelim arkadaşlar Allah aşkına.
 
Fazıl’ımda derki aşığı,
Vatanımız uğruna canımız feda,
Bu ihsanı bize gönderdi hüda,
Bilelim arkadaşlar Allah aşkına.
 

Editörün notu; Bu Günlük Fazıl Hocanın Oğlu Halis Ekici'den izin alınarak  yayınlanmıştır

Hocanın Diploması

 


SAYFAMIZ SÜREKLİ GÜNCELLENECEKTİR, BİZİ İZLEMEYE DEVAM EDİN...
 
Ankara Hava Durumu
ANKARA
Beğen
 
GAZETELER
 
Sosyal paylaşım bloglarım
 
ARAMA
 


Google Arama
Sitemde Arama


 
Bugün 2 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
AAAAAAAAAAAAAAaaaaaaa
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol